Erman Gürcüm ''Afiyet Olsun'' Üzerine

Öncelikle bize kendinden bahseder misin?

- Ben Erman Gürcüm. Üretimlerini İstanbul’da sürdüren bir sanatçıyım. 2015 yılında Doğuş Üniversitesi Resim Bölümünü, 2020 yılında Yeditepe Üniversitesi Plastik Sanatlar Yüksek Lisans eğitimlerimi tamamladım. 2017 yılından itibaren de üretimlerimi kendi atölyemde sürdürüyorum. Resim yapma merakı çok küçük yaşlardan itibaren başlayan bir şeydi benim için. Abimin resim yaparken beni yanına almamasıyla başlayan bir merak bu. Üretimlerimi genellikle tuval üzerine yağlı boya ve kağıt üzerine desen teknikleriyle üretiyorum. Son dönem çalışmalarımda ‘Vanitas’ resim düşüncesinin içerdiği kavramlar üzerine yoğunlaşıyorum. Sizlerle de 1wall Sergisi kapsamında beraberiz, bunun için de sizlere teşekkür ediyorum.

Eserlerinizin oluşum süreci bahsettiğiniz Vanitas geleneği ile mi başladı?

- Sanat eğitimine başladığımda teknik ve teorik bilgilerle birlikte resim anlayışım şekillenmeye başladı diyebiliriz. Her sanatçı gibi ben de araştırmak istediğim konular üzerine yoğunlaşmak istiyordum; derin konulara girmek istiyordum. Vanitas düşünce biçimiyle karşılaşınca hangi konulara yoğunlaşmak istediğimi daha iyi anlamış oldum ve bu düşünce yapısı bana bir zemin hazırlamış oldu. Ben de gördüklerimi ve aktarmak istediklerimi bu zemin üzerine inşa ediyorum.

Vanitas geleneğinde esas konu dünyanın faniliği ve insanları doğru yola yöneltme gibi bir çeşit amaç doğrultusunda şekilleniyordu. Bu geleneği çağdaş sanat ortamına uyarlamak ile eklemek istediğiniz mesaj nedir?

- Vanitas düşünce biçimi 17. yy’dan itibaren varlığını sürdüren bir düşünce yapısı. Figür, natürmort ve tür resimlerinde bu anlayışı görmek mümkün. Bu eserlerin diğer sanat eserlerinde olduğu gibi üretildikleri dönemi toplumsal, ekonomik ve kültürel konularıyla birebir olmuştur. Çağdaş sanat ortamında bu geleneği sürdürmek, bu gelenek babında bir resim icra etmek günümüz tüketim çağına da çok yerinde bir eleştiri getiriyor.

Eserlerinizi oluştururken, kurukafa sembollerinin kendi otoportreniz olması esere nasıl bir etki sağladı?

- Kafatası nesnelerini kendi otoportrem gibi kullanma isteği aslında olaya da kendimi dahil etme isteğinden kaynaklanıyor. Her sanatçı gibi yapılan eserler bana ait bir şey. İzleyiciye beni de sunmayı tercih ediyorum. Tabi kafatası nesnesinin getirmiş olduğu manifestosu hem ben hem de ben olmaktan öte bir konuma geçiyor. İşlerimde bulundurduğum hikayesel anlatım ise izleyiciyle eser arasındaki bağlantıyı kuvvetlendirmek için kullanıyorum.

Serginin ismini ‘’Afiyet Olsun’’ olarak koymanızın sebebini öğrenebilir miyiz?

- Bu sergi için yaptığım işimde kader ve seçimler konularını irdelemek istedim. Bu konuları tabii ki kendi üslubumla izleyiciye sunmak istedim. İnsan hayatını, insanı boş bir tabak olarak betimlememin nedeni aslında doğduğumuz andan itibaren karşımıza ne gelip gelmeyeceğine biz mi karar veriyoruz yoksa bunlar bize hazır halde mi geliyor? Ben de işimde bu tür kavramları irdelemek istedim. Kurguyu kurarken şöyle düşündüm; servis yapan resimde tam bir ufuk çizgisine göre ayarladım perspektifi ve boş tabak da tam servisin altında masada bekleyen bir konumda. Burda izleyici hayal gücünde tabağa ne koymak istiyorsa servis edilenlerden onu koymasını istiyorum. Ama böyle bir paradoks da var; sunum belli, ne alman gerektiği belli. Bunların içerisinden hepsini de alabilirsin, seçme hakkın da olmayabilir. Bu tür soru işaretlerini aslında izleyicinin resme bakarak kendine sormasını istiyorum. Bu etkileşim ile eserin izleyicide daha farklı anlamlar çıkarmasını sağladığını düşünüyorum. Bu amaçla izleyicinin de işin içine girdiği bir resim yapmak istedim. Kafatasının kendi içerisinde bulundurduğu ölüm metaforu ve Vanitas’ın da eleştirel yapısı bu kavramlar üzerine hem izleyiciyi hem de işi daha iyi bir konuma getirdiğini düşünüyorum.