İrem Yüksekbilgili ''Göz Teması'' Üzerine

İrem Yüksekbilgili 1wall sergisi ‘Göz Teması’ üzerine Büyükdere35 x Sanata Bi Yer 1wall sergisi kapsamı üzerine konuşmadan önce biraz seni tanıyalım, bize kendinden ve üretim sürecinden biraz bahsedebilir misin?

- Şu anda Ankara’da yaşıyor, çalışıyor ve üretiyorum. Gönüllü olduğum süreç içerisinde vejetaryendim, şu anda ise bir veganım. Üretim sürecimde ilk defa temas ettiğim koyunlarla kurduğum duygusal etkileşimin bir sonucu olarak sanat pratiğim evriliyor.

Kullandığın malzemelerin imitasyon deri gibi sürdürülebilir materyallerden elde edildiğini görüyoruz, bize bu süreç ve seçimin ile ilgili bilgi verebilir misin?

- Seçimlerim genellikle hayvanlar üzerinde kurduğumuz tahakküm biçimleri hakkında düşünürken gerçekleşiyor. Malzeme seçerken etik olarak kendi içimde tutarlı olmaya özen gösteriyorum. Özellikle de günlük hayatın içinde karşılaştığımız ama içeriğini bilmediğimiz, sorgulamadığımız ya da normalize ettiğimiz için fark etmediğimiz hayvansal içerikli ürünler arasından taklidini veya bitkisel içerikli malzemeyi tercih etmeye çalışıyorum. Bazen de endüstriyel sistemde kullanılan hazır nesneler tercih ederken, malzemeyi kullanım amacının dışına taşıyarak, amacına hizmet etmeyen bir sanat nesnesi haline getiriyorum.

1wall sergisi kapsamında ‘Şu anda Neredeyim?’ ve ‘Tahakkümün Meşrutiyeti’ isimli iki farklı yerleştirmenin sergilendiğini görüyoruz, bu yapıtların oluşum hikayesini bizimle paylaşabilir misin?

- 'Tahakkümün Meşruiyeti' adlı işim, 28 Temmuz 2021’deki Antalya Manavgat’ta çıkan yangından etkilenen çiftlik hayvanlarının tedavi süreçlerinde gönüllü olarak yer almam ile başlayan beş aylık bir süreci kapsıyor. Yangından etkilenen koyunların yanıklarına merhem sürerken, ateşlerini ve solunumlarını takip ederken kulaklarında eriyen ve derilerine yapışan plastik küpelerin yarattığı deformasyonu fark etmem üzerine ortaya çıkıyor. Küpelerde yer alan rakamları algıladığımda bundan rahatsızlık duyduğumu anımsıyorum çünkü bizler her bir cana onları kurtaran gönüllülerin isimlerini vermiştik. Haliyle bizler için sadece numaralardan ibaret değillerdi adeta içimizden birine dönüşmüşlerdi. Her birinin kendine özgü karakteri vardı, acı duyabiliyor ve acıya bizler gibi tepki verebiliyorlardı. Sonrasında kurduğumuz bağ kuvvetlendi, kayıplarımız olduğunda derin üzüntülere boğulduk ve ben de kayıplarımızı anmak için sanat pratiğimde bu deneyimin üzerimde yarattığı etkiye yöneldim. Bu işim yangında hayatını kaybeden hayvanları anmanın bir yoludur.

'Şu anda Neredeyim?' ise bir önceki işlerimi takiben gelişiyor. Bitkisel sabun, imitasyon yün ve rakamlarla bir mesaj verme amacıyla hareket ediyorum. Sabunun tarihsel geçmişi ile hayvan arasında kurduğum ilişki, imitasyon yün ve rakamlar aracılığıyla her yıl artan yaşama hakkı ihlallerine değindiğim bir iş olarak karşımıza çıkıyor.

Çalışmalarında hayvan meselesine dikkat çekiyorsun, özellikle ele aldığın bu konunun araştırma süreci senin için nasıl işliyor? Kişisel deneyimlerin bu sürecin neresinde? Çıkış noktaların nelerdir?

- Kişisel deneyimim bu meselenin merkezinde yer alıyor çünkü tecrübe ettiğim olayları aktarmayı kendime misyon ediniyorum. Gönüllü olduğum süreç sayesinde yeme alışkanlığım ve hayvanlara olan bakış açım değişti. Araştırmalarımda ise hayvan kullanımının bir sınırı ve sonunun olmadığını fark etmemle birlikte sanatı kullanarak ben ne yapabilirim üzerine düşünmeye başladım. Çoğunlukla bu mesele üzerine odaklanan kitapları, belgeselleri ve makaleleri okuyarak, üzerine araştırma defteri tutarak ilerliyorum. Zaman zaman çevremdeki aktivistlerle iletişim kurmak, hayvan tahakkümü üzerine daha derin düşünmemi sağlıyor. Son zamanlarda da üretimimi tetikleyebilecek alanları ziyaret ediyorum, öncesinde tanıklık ettiğim görüntüyü hazmetmeye çalışıyor ve o anın fotoğrafını belgeliyorum.

- Günümüz sanat alanında sürdürülebilirliğin ve hayvan suistimalini ele alan konuların yeterli olduğunu düşünüyor musun? İzleyicinin bu bağlamlara karşı yaklaşımını nasıl buluyorsun?

Her geçen gün bireysel dönüşüm ve farkındalık ile bu konuya değinmek isteyen sanatçıların sayılarının artacağına inanıyorum. Çünkü içinde yaşadığımız dünyaya verdiğimiz tahribatı birinci elden deneyimliyoruz. Sanatçı dediğimiz kişiyse içinde yaşadığı dönemi gözlemleyen ve aktaran kişi olarak toplumsal olaylara, doğal afetlere ve iklim krizine seyirci kalmayacak, onu konu edinecektir.
İzleyicinin, sanatçı tarafından üretilen işin hikâyesini dinlediğinde daha kolay empati yaptığı izlenimine kapılıyorum. Dolayısıyla karşılıklı iletişim halinden sonra izleyici bu bağlamlar üzerinde düşünmeye başlıyor. Aldığım geri dönüşler de beni bu noktada umutlandırıyor.